SİYER - Hz. Muhammed s.a.v.‘in öğretme yöntemleri

Kur’an-ı Kerim, Resulullah s.a.v. Efendimizin bütün insanlığın ve cinnilerin rehberi ve eğiticisi olduğunu beyan etmektedir.

Hz. Muhammed s.a.v. ‘in öğretme yöntemleri

Kur’an-ı Kerim, Resulullah s.a.v. için okur-yazar olmamasına ve dünyanın çoğunluk bölgesinde fiilen hiç yaşamamış olmasına rağmen Resulullah s.a.v. Efendimizin bütün insanlığın ve cinnilerin rehberi ve eğiticisi olduğunu beyan etmektedir.

“Ümmiler arasından, kendilerine ayetleri okuyan, onları arıtan, onlara hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Onlar, daha önce, şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Cuma 2)

“Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.” (Sebe’ 28)

“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Ey Muhammed! Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter.” (Nisa 79)­

Peygamber Efendimiz s.a.v. bir şey öğretirken en iyi, en güzel, en yararlı, karşısındakinin idrak edebileceği, hakikatini ve önemini kavrayabileceği, hafızalarda kalmasına en çok yardım edecek, karışısındakinin gönlüne en çok etki edecek olan en uygun yöntemi seçerdi.

Hadis rivayetlerine bakıldığında, Resulullah s.a.v. Efendimiz’in ashabı ile olan sohbetlerinde değişik yöntemler kullandığını, canlılık ve farklılık katan söylemler kullandığını görüyoruz. Bazen soru sorduğunu, bazen yalnızca cevap verdiğini, bazı durumlarda sorulan sorunun muhteviyatı kadar cevap verdiğini görüyoruz. Bazen ise sorulan sorunun cevabından fazla cevaplar verdiğini de görüyoruz. Bazı durumlarda yaşanmış hadiselerden örnek vererek sohbet yaptığını, bazı durumlarda Allah’a yemin vererek sözüne başladığını görüyoruz.  Bazen soru soranı başka birşeye yönlendirdiğini, bazen de hikmet vesilesi olarak (yani Cebrail a.s. veya bir melek ya da bir manevi varlığın cemaat içinde soru sorması) soruya net açıklayarak cevap vermesi, bazen yazdırması, bazen de kendisinin çizerek öğretmesini de müşahaade(gözlem) ediyoruz. Bazı durumlarda net ve uzun uzadıya açıkladığı gibi bazı durumlarda da kapalı cevaplar verdiğini de görüyoruz.

Resulullah s.a.v. Efendimiz şüphe edilen bir şeyi söyledikten sonra cevabını verirdi. Öğretmek istediği bir mesele için şaka yapar yada bilmece sorardı. Kıyaslamalar yapar, öğreteceği meseleler için özellikle bir giriş hazırlardı. Öğretmek için sebepleri sıralar, cevabı bildiği halde ashabı kiramı sınamak maksadıyla sorular sorar ve cevabı onlara buldururdu. Bazı durumlarda soruyu sormadan önce cevabı söylerdi sonra soruyu sorardı. Kadınlar için özel toplantılar yaparak ihtiyaçlarına özel konuşur ve cevap verirdi. Hatta çocuklar ve küçükler meclis içinde ise cevabını onlarında anlayacağı şekilde verirdi. Her kademe ve kesime hitab ederdi.

Hazreti Muhammed s.a.v. Efendimizin en büyük öğretim yöntemi kendi yaşantısıdır. Kendi yaşantısında var olan iyi hali ve yüce ahlakı ile insanların görerek öğrenmesi için çaba sarfederdi. Bir şey emrolunduğunda bunu ilk önce kendisi yapardı. Sonra ashabı kiram ona bakarak o emri uygulardı. Tabi burada ashabı kiramın bu konuda son derece dikkatli olmalarıda gözden uzak tutulmamaladır. Resulullah s.a.v. çok büyük ve yüksek ahlaka sahip idi. Kur’an ahlakı kendisinde çok net görülürdü. Allah’u Zülcelal hazretleri onu en güzel örnek olarak donatmıştır. Kur’an’da Allah c.c. şöyle buyurmuştur:

“Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah en güzel örnektir.” (Ahzâb, 21)

Ayetten de görüleceği üzere Hazreti Peygamber s.a.v. ahlakı, hareketleri, halleri ve sözleri ile ümmeti için en büyük örnektir. Davranış ile yapılan öğretimler söz ile yapılan öğretimlere göre çok çok başarılıdır. Kendi çocuklarımızda da bunu gözlemliyoruz. Çocuklar dahi öncelikle anne-babasının sözlerine değil yaptıklarına bakarak şekillenmektedirler. Bir zaman sonra anne-babaları gibi davranmaya başlamaktadırlar. Resulullah s.a.v. Efendimizin en iyi yöntemleri kullandığı da açıktır. Efendimiz s.a.v.’in örnek alınacak şekilde tavırlar sergilemesi şüphesiz çok daha etkilidir. Bu şekilde hâl ve hareketler ile öğretme yöntemi “fıtri” öğretim yöntemidir. Resulullah s.a.v.’in en önemli öğretim yöntemi bu idi.

İbn Hacer, büyük sahabi, Umman meliki, Culendâ’nın terceme-i hâlini verirken şöyle der: “Vesime kitâbu’r-Ridde”de İbn İshak’tan şunu rivayet etmistir: “Hz. Peygamber sallellâhu aleyhi ve sellem Amr b. Âs’ı Culendâ’ya gönderip İslam’a davet etmişti. Culendâ diyor ki: “Bu ümmi peygamberin hak elçi olduğunu ben şuradan anladım: Emrettiği bir hayrı ilk önce kendisinin yapması, düşmana galip geldiğinde mağrur olmayışı, yenildiğinde ağzından kötü sözlerin dökülmeyişi, sözlerine sadık kalması ve vaadlerini yerine getirmesi. Ben şehadet ederim ki O hak peygamberdir.” (İbn Hacer, el-İsabe fi Temziyîzi’s-Sahâbe, I/538)

        İmam Şatibi de der ki: “Hz. Peygamber sallellâhu aleyhi ve sellemin ahlakı Kur’ân idi çünkü Kur’ân’ı nefsine hakem kılmıştı. Bu sebeple hem bilgileri hem de fiilleri Kur’ân’a uygundu. O Kur’ân’a uygun hareket eder, ona uygun konuşur, onun hükmüne koşup boyun eğer verdiği hükümde dururdu.”

        Resulullah Efendimiz s.a.v.’in emirleri öncelikle kendisi tatbik etmesi Hâk yolun göstergesidir. Herkes onun bu tavrından çok etkilenmiştir. Bir korkutma gelse ilk kendi korkardı, hatta çoğu zaman korkudan ağlardı. Bir ümit gelse ilk önce kendisi ümitlenir, sevinirdi ve hemen insanları da ümitlendirirdi.  Kendisine gönderilen, verilen şeriatı nefsine hakim kılmıştı. Bundan dolayı o tam bir mânâ ile Allah’ın kulu idi. Allah’u Teâlâ bu hususda Kur’an’da şu şekilde buyurmuştur:

“Kulumuz’a hakkı batıldan ayırt eden Kur’ân’ı indiren Allah yücelerin yücesidir.” (Furkan-1)

“Kulu’nu bir gece Mescid-i Harâm’dan götüren Allah’ın şanı yücedir.” (İsra-1)

 “Kulumuz’a indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız…” (Bakara-23)

         Görüldüğü gibi Allah’u Teâlâ Peygamber Efendimiz s.a.v.’i kullukta övmüştür. Gerçek bir kulun Peygamber Efendimiz s.a.v. gibi olması gerektiğini açıkca Kur’an’da Efendimiz s.a.v’e hitaben “kulum” lafzından anlıyoruz. Madem ki böyle tüm insanlarında “kul” olabilmek için Peygamber Efendimiz s.a.v.’i  örnek almaları gerekmektedir. Her insanın Resulullah’ı örnek alması Allah Teâlâ katındaki izzetini ve kıymetini artıracaktır. Allah Teâlâ şeref ve izzeti sadece takvaya bağlamaktadır.

        “Allah katında en değerliniz O’na karşı en muttaki olanınızdır.” (Hucurat-13)

           Kim ki takvayı artıracak amelleri dikkat ederek yaparsa ya da yapmaya gayretli olursa, Allah’ın verdiği bu değere layık olacaktır. Allah’ın dinini yani Hazreti Muhammed s.a.v.’in şeriatını nefse hakim kılmakta kim gayretli olursa ve bu gayreti kim ne kadar gösterirse, o ölçüde Allah’ın kendisine değer vereceği anlaşılmalıdır. Peygamber Efendimiz s.a.v. en çok kullandığı bu öğretme yöntemi ile ilgili bir hadisi şerife bakalım inşaallah.

Cabir radıyallâhu anh anlatıyor:

           “Hz. Peygamber sallellâhu aleyhi ve sellem elinde İbn Tâb hurması dalı olduğu halde bize, şu mescidimize geldi. Mescidin duvarında bir balgam görünce onu elindeki dalla sildi. Sonra bize döndü ve “hanginiz Allah’ın  kendisinden yüz çevirmesini ister” buyurdu. Biz başlarımızı yere eğdik. Sonra “hanginiz Allah’ın kendisinden yüz çevirmesini ister” buyurdu. Biz (yine) başlarımızı eğdik. Sonra “hanginiz Allah’ın kendisinden yüz çevirmesini ister” buyurdu. Biz “hayır. Hiçbirimiz (istemez) yâ Rasûlallah!” dedik.

           Hz. Peygamber sallellâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: “Sizden biri namaza kalktığında Allah, onun yüzünü döndüğü taraftadır. Bu sebeple kişi sakın yüzünün döndüğü tarafa ve sağına tükürmesin. Sol tarafına, sol ayağının altına tükürsün. Eğer ani bir sıkıntıyla karşılaşırsa elbisesiyle şöyle yapsın.” (Muslim)

Hz. Peygamber sallellâhu aleyhi ve sellem elbisesini birbirini uzerine katladı.

            “Diger rivayette burası şöyle geçmektedir: “elbisesini ağzına götürdü. Sonra elbisesini ovdu. Ardından “bana abîr kokusu getirin” buyurdu. Mahalleden bir genç hemen yerinden kalkarak evine koştu ve avucuyla halûk kokusu getirdi. Rasûlüllah sallellâhu aleyhi ve sellem bunu aldı ve dalın ucuna sürdü. Peşinden onunla balgamın izini sildi. (Ebu Davud)

           Cabir r.a. diyor ki:  İşte sizlerin mescidlerinize halûk kokusu sürmeniz buradan kalmadır.

           Bu hadisi şerifte Resullah s.a.v. bir kaç öğretim yöntemini birden kullanmıştır. Gönüllere tesirinin fazla olması için sözü üç kez tekrarlamıştır. Bir diğeri gönüllere ve zihinlere iyice yerleşmesi ve unutulmaması için uygulamalı olarak göstermiştir. Belkide böyle bir şeyi yapmaya ihtiyacı yoktu. Görüldüğü üzere Resulullah bir örnekle birden fazla hususu da öğretmiş ve tevazu öreneği olarak kendi tükürüğünü bizzat kendisi temizlemiştir. Bir başka yöntem ise çirkin olan, kötü görülen durum veya eylemi dil ile söylemiştir. Buna özellikle dikkat etmek lazımdır. Bir başka nokta ise gücü çirkin olanı ortadan kaldırmaya yetenin bunu kendisinin yapmasının güzel olduğunu göstererek öğretmiştir.

         Yalnızca yukarıda yazılan yöntemler ile bir çok meseleyi öğretmiştir. Benim görebildiklerimi sayalım inşaallah:

         Mescitlerde kir, çöp ve pisliklerin gidirilmesi gerektiğini, mescitlerin temiz tutulmasının gerektiğini, insanlar için tiksindirici bir durum olsada aslında tükürüğün, balgam ve kan gibi olmayıp temiz olduğunu anlatmıştır. Ayrıca kıbleye, insanın sağına hürmet göstermesi gerektiği. Bir şeyin dinen güzel kılındığını, mescitleri kokulamanın caiz olduğunu da ayrıca görüyoruz. Peygamber olup kendisinin hasenatının yani sevaplarının fazla olmasına rağmen hayır ve hasenatın her türlüsünü işlemeye azimle gayret gösterilmesi bu hususta makamın yüksekliğinin geri kalmayı gerektirmediğini de bizlere öğretmiştir. Tabi görene, daha bir çok şeyi de öğretmiştir. Rabbim bizlere Peygamberimiz Hazreti Muhammed s.a.v.’in tüm hallerini, tavırlarını, eylemlerini, sözlerini en güzel şekilde anlayarak hayatımıza tatbik etmekte muvaffak kılsın. Amin.

Emir Yılmaz

Kaynak:

Bir eğitimci olarak Hz. Muhammed s.a.v. ve öğretim metotları – Abdulfettah Ebû Gudde



Vera Muhabbet Dergisi Logo