KALPLERİN KEŞFİ - Allah Korkusu 2

Ebu’l-Leys rh.a. der ki: Allah Teâlâ’nın yedinci kat gökte melekleri vardır. Cenab-ı Hakk’ın onları yarattığı andan beri kıyamete kadar secde halindedirler...

Ebu’l-Leys rh.a. der ki:

Allah Teâlâ’nın yedinci kat gökte melekleri vardır. Cenab-ı Hakk’ın onları yarattığı andan beri kıyamete kadar secde halindedirler. Allah korkusundan tir tir titrerler. Kıyamet günü olunca başlarını secdeden kaldırırlar ve şöyle derler: “Allah’ım seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz, sana hakkıyla ibadet edemedik!” Şu ayet-i kerimede bu husus anlatılır:

Onlar üstlerindeki Rab’lerinden korkarlar ve kendilerine emr olunanı yaparlar. (Nahl süresi: 12) Yani, bir göz açıp kapayıncaya kadar Allah’a isyan etmezler.

Raslullah s.a.v. de şöyle buyurur:

Allah Teâlâ’ya duyduğu haşyet ile kulun vücudu ürperdiği zaman tıpkı kurumuş ağaç yapraklarının döküldüğü gibi günahları dökülüverir. (el-Bezzar, el Beyhaki, el Hakim)

Yine hikaye edilir ki:

İsrailoğulları içinde çoluk çocuğu kalabalık abid bir kişi var idi. Bu kişi darlığa düşerek çocukları ile açlığa düçar oldu. Çocuklarını doyuracak bir şeyler istemek üzere karısını dışarı gönderdi. Kadın bir tüccarın kapısına gelerek, ondan çocuklarının karnını doyuracak bir şeyler istedi. Adam “Peki veririm, fakat sen de kendini bana teslim edeceksin!” dedi. Kadın bu teklifi kabul etmedi ve dönüp evine geldi. Evde çocukların şu feryatları ile karşılaştı:

 - Anneciğim, açlıktan ölüyoruz! Ne olur bize yiyecek bir şeyler ver!

Evinden çıkarak tekrar o zengin kişiye gitti ve çocuklarının perişan halini anlatarak yiyecek istedi.

Adam:

-İsteğim yerine gelecek mi? diye sordu.

Kadın çaresiz:

-Evet! diye karşılık verdi.

Kadınla başbaşa kalınca, kadının azalarının adeta yerinden çıkacak derecede titrediğini gördü ve bunun sebebini sordu.

Kadın:

-Allah’tan korktuğum için! diye cevap verdi.

Bu cevap karşısında adam:

-Sen bu derece ihtiyaç içinde olduğun halde Allah’tan korkuyorsan, benim daha fazla Allah’tan korkmam gerekir! dedi ve kötü arzusundan vazgeçti. Kadının ihtiyaçlarını temin etti ve kadın da elindeki nimetlerle çocuklarına döndü. Hep birlikte büyük bir sevinç yaşadılar.

Bunun üzerine Allah Musa aleyhisselama “Falan oğlu falana, bütün günahlarını bağışladığımı söyle! diye vahyetti. Musa aleyhisselam adama geldi ve:

- Mutlaka, Allah ile kendi aranda sır olarak kalan bir hayır işlemiş olmalısın! dedi. Zengin kişi, kendisi ile fakir kadın arasında geçenleri Musa aleyhisselama anlattı. Musa aleyhisselam da, “Allah Teâlâ senin bütün günahlarını bağışladı!” diye ona müjde verdi. (Mecam’u’l-Lata’if)

Rasûlullah s.a.v. şöyle buyurduğu rivayet edilir:

Cenab-ı Hakk buyuruyor ki: Ben bir kulumda iki korkuyu ve iki emniyeti bir arada bulundurmam; dünyada benden korkanı, ahirette emniyette kılarım, dünyada kendini emniyette göreni de kıyamet gününde korku içinde bırakırım! (et-Taberani, el-Beyhaki)

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

İnsanlardan korkmayın, benden korkun! (Maide süresi: 44)

Siz onlardan korkmayın, eğer iman etmiş kişilerseniz benden korkun! (Ali İmran süresi: 175)

Hazreti Ömer r.a. Kur’an-ı Kerim’den bir ayet dinlediği zaman yere düşer baygınlık geçirirdi. Bir gün eline bir saman çöpü aldı ve:

- Keşke ben de bir saman çöpü olsaydım da adı anılmaya değer biri olmasaydım! Keşke anam beni doğurmamış olsaydı! dedi.

Hazreti Ömer r.a. o kadar çok ağlardı ki, gözlerinden akan yaşlar yanaklarına iki siyah hat meydana getirmişti.

Rasûl-i Ekrem s.a.v. şöyle buyurur:

Memeden çıkan süt, tekrar çıktığı yere dönmedikçe, Allah korkusundan ağlayan kişi de cehenneme girmez! (Nesai, Tirmizi)

Bidayetü’l-Hidaye’de şöyle nakledilir:

Kıyamet günü cehennem getirilir, öyle bir kükrer ki, onun korkusundan bütün ümmetler diz üstü düşer. Bu durum şu ayet-i kerimede anlatılır:

O gün her ümmeti diz çökmüş bulursun! Her ümmet kendi kitabına çağrılır (onlara şöyle denilir:) Bugün dünyada yaptıklarınızın karşılığı verilecek! (Casiye süresi: 20)

Cehennemin yanına geldiklerinde; ...onun öfkelenişi (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler. (Furkan süresi: 12)

Cehennemin uğultusu beş yüz yıllık mesafeden işitilir. O zaman bütün insanlar, hatta peygamberler bile “Nefsi! Nefsi! (Ben ne olacağım?) diyerek kendi başlarının derdine düşerler. Yalnız peygamberlerin seçkini olan Hazreti Muhammed s.a.v. “Ümmeti! Ümmeti!” (Ümmetimin hali ne olacak?) diyerek ümmetinin derdine düşer.

Bu sırada cehennemden dağ büyüklüğünde bir ateş kütlesi çıkar. Ümmet-i Muhammed bu ateşi geri döndürmek için şöyle derler:

-Ey ateş! Namaz kılanlar, doğruluktan ayrılmayanlar, Allah’tan korkanlar ve oruç tutanlar hakkı için geri dön!

Fakat ateş kütlesi dönmez. Cibril a.s. şöyle nida eder:

-Ateş kütlesinin kastı, Muhammed s.a.v. ümmetidir!

Sonra bir bardak su getirir, onu Rasûlullah s.a.v.’e vererek şöyle der:

-Ey Allah’ın Rasûlü! Bunu al ve ateşin üzerine dök!

Efendimiz bardaktaki suyu ateşin üzerine döker dökmez anında söner. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem s.a.v. “Bu su nedir?” diye sorar. Cebrail a.s. şöyle cevaplar:

- Bu, senin ümmetin içindeki günahkarların sırf Allah korkusuyla akıtmış oldukları göz yaşlarıdır! Bunu ateşin üstüne dökerek Allah’ın izniyle onu söndürmek üzere sana vermem için şu anda bana emir verildi. (Bu hadis kaynaklarda bu şekli ile geçmemektedir. Ancak Buhari ve Muslim de kısım kısım geçmektedir.)

Rasûlullah s.a.v. şöyle duâ ederdi:

Allahım, ölmeden önce bana senin korkundan ağlayan iki göz ihsan et! (İbnu Receb, Abdullah b. El-Mübarek)

Yine Peygaberimizden nakledilen bir hadiste şöyle denilir.

Allah korkusundan gözlerinden sinek başı kadar yaş çıkıp da yanaklarına düşen bir mümin kula, asla cehennem ateşi değmez! (İbni Mace, et-Taberani)

Anlatıldığına göre, Muhammed b. el-Münzir rh.a. ağladığı zaman göz yaşlarını yüzüne ve sakalına sürer ve şöyle derdi:

-Öğrendiğime göre, gözyaşı değen yeri cehennem ateşi yakmazmış!

Mümin kula yaraşan da, Allah’ın azabından korkarak nefsinin arzularından kaçınmaktır. Nitekim Allah Teâlâ buyurur:

Kim azar (nefsinin arzularına uyar) ve dünya hayatını ahirete tercih ederse, şüphesiz cehennem onun varacağı tek yerdir! Kim de, Rabb’inin makamından korkar ve nefsini kötü arzulardan alıkorsa; şüphesiz onun varacağı tek yer de cennettir! (Nazi’at süresi 37-41)

Kim, Allah’ın azabından kurtulmak, onun rahmetine ve vaat ettiği sevaplara nail olmak isterse; dünyadaki meşakkatlere karşı sabırlı olsun, ibadetlere devam etsin ve günahlardan uzak dursun!

Zehru’r-Riyaz’da Rasul-i Ekrem s.a.v.’den şöyle bir hadis rivayet edilir:

Cennet ehli cennete girdikleri zaman, melekler onları türlü türlü hayır ve nimetlerle karşılarlar. Onlar için sedirler kurulur ve tefriş edilir, her çeşit yemekler ve meyveler sunulur. Bütün bu nimetlere rağmen yüzlerinde hayret ve durgunluk belirtisi görülür. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şöyle buyurur:

- Ey kullarım! Bu durgunluk neden? Burası hayret ve durgunluk yurdu değildir!

Cennetteki kullar şöyle derler:

- Bize yapılmış bir vaat vardı, şimdi onun vakti geldi!

Allah Teala meleklere şöyle buyurur:

- Yüzlerden perdeyi kaldırın!

Melekler şöyle derler:

-Ey Rabb’imiz! Onlar nasıl seni görebilirler, onlar günah işlemişlerdi!

Allah buyurur:

- Perdeleri kaldırın! Onlar dünyada iken, bana kavuşma arzusuyla zikrettiler, secde ettiler, ağladılar!

Bunun üzerine perdeler kaldırılır, müminler cemâl-i ilahiyi görünce hemen Allah’a secdeye kapanırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

- Başlarınızı kaldırın! Zira burası amel yeri değil ihsan ve mükafat yeridir!

Sonra mümin kullarına keyfiyetsiz olarak tecelli eder ve onların sevincini arttırmak için şöyle buyurur:

- Selâm size ey kullarım! Ben sizden razıyım, siz de benden razı mısınız?

Onlar da şöyle cevap verirler:

- Ey Rabb’imiz! Biz senden niçin razı olmayalım ki; sen bizlere hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin hatırına getiremeyeceği nimetler ihsan ettin!

Nitekim: Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlarda Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rablerinden korkanlar içindir. (Beyyine süresi: 8) ayeti ile O gün cennetlikler, gerçekten nimet içinde safa sürerler. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir. Onlara merhametli Rab’lerinden söylenen selâm vardır. (Yasin süresi: 55-58) ayeti bu hususa işaret eder.

Kaynak:

Mukaşefetü’l – Kulûb  / İmam Gazâli


Vera Muhabbet Dergisi Logo