PEYGAMBERLERİN HAYATINDAN - Musa aleyhisselamın doğum mucizeleri

Mevla Teâlâ Musa (Aleyhisselam)' ı emin bir şekilde, hem de en büyük düşmanı Firavun'un himayesinde nasıl büyüttüğünün

PEYGAMBERLERİN HAYATINDAN

Musa aleyhisselamın doğum mucizeleri

   Firavun'un yaptığı baskılara, zulümlere ve işkencelere rağmen, Musa (Aleyhisselam) doğmasın diye on binlerce yavruyu katletmesine, Onu yok etmek için hazineler sarf etmesine rağmen, cilveyi Rabbaniye gereği Mevla Teâlâ Musa (Aleyhisselam)' ı emin bir şekilde, hem de en büyük düşmanı Firavun'un himayesinde nasıl büyüttüğünün; daha sonra da Mevla Teâlâ'nın Musa aleyhisselama ve kavmine nasıl bir çıkış yolu ihsan ederek, Firavun ve avanesini ise nasıl sulara gark ettiğinin ibretlik kıssasını, ayetlerin ışığında okuyacaksınız. Rabbim ibret alanlardan eylesin...
 

   Firavun hanedanı, İsrailoğulları üzerinde bir kölelik yönetimi kurmuşlardı. Bütün işlerinde onları çalıştırıyorlar, onları en ağır işlerde kullanıyorlardı. İsrailoğulları, Kıbtî kavminin kötü muamelelerinden ve onların ağır tekliflerinden bezmiş, usanmışlardı. Bu bakımdan dedelerinin eski yurtları olan Ken'ân diyarına gitmek istiyorlardı. Fakat Firavun onların Mısır’dan çıkmasına ne izin, nede fırsat vermiyordu.
 

   Firavun israiloğullarını sınıf sınıf yapmıştı. Onların bir kısmına dağ gibi piramitler yaptırıyor ve bu piramitlerin yapımında binlerce insani zorla çalıştırıyordu. Bir kısmını da, binalar yapmak veya yıkmak, dağlardan kayalar yontup taşlar taşımak gibi, ağır hizmetlerde çalıştırıyordu. O kadar ki taş taşımaktan, dağları yontmaktan boyunları yara olmuş, kamburları çıkmış, belleri bükülmüştü. Çalışmayanlara da her gün ödemeleri için vergi tayin etmişti. Eğer çalışamayan kişi, şayet vergisini ödemeden güneş batarsa, eli boynundan bağlı olarak bir ay hapsederdi.
 

   Kadınlar ise örgü ve dokuma islerinde çalıştırılırdı. Bu kölelik düzeninin sürmesi için de onları işkenceyle baskı altında tutuyordu. Ayrıca dokuz ay, zahmet çekip zorla doğurdukları, adeta kendilerinden bir parça olan erkek çocuklarını da hiç acımadan keserlerdi ki, bu onlara çok daha ağır gelirdi. Erkek çocuklarını keserken, kız çocuklarını da güya sağ bırakıyorlar, yaşamalarına müsaade ediyorlardı. Tabi buna yaşamak denirse... O kız çocukları da şayet bu acılar içinde büyüseler bile, kavimlerinde erkek kalmayınca hepsi başkalarının elinde kalacak, neticede bütün nesil böylece yok olup gidecekti.
 

Firavun'un Gördüğü Rüya

Bir keresinde Firavun rüyasında gördü ki; bir ateş Kudüs-ü şerif tarafından yönelerek Mısır’ı kuşattı ve orada bulunan bütün Kıptîleri yakıp Mısır’dan çıkarttı. İsrailoğullarına ise hiç dokunmadı.
 

   Bu rüya Firavun'u çok korkuttu. Kâhinleri, falcıları ve büyücüleri toplayıp görmüş olduğu bu rüyanın tabirini sordu. Onlar da:

- Beni Israil de bir çocuk doğacak, senin ve mülkünün helâki ve zevalî 0'nun elinden olacak, dediler.
 

   Bunun üzerine Firavun kendi avanesiyle istişare etti, saltanatı elden çıkmasın diye o korkunç kararını verdi. Ve İsrailoğullar'nın dünyaya gelen bütün erkek çocuklarının öldürülmesini emretti. Ebeleri toplayarak onlara: "Bir erkek çocuğu dünyaya gelip elinize düştüğünde onu derhal öldürün, şayet doğan kız çocuğu ise bırakın!", diye kesin emir verdi. Onlarda emredileni harfiyen yerine getirdiler. Bu vahşice uygulamaya karsı çıkanlar olduysa da, onları da topluca katlettiler.
 

   Musa Aleyhisselam Firavun'un adamları memleketin pek çok yerine işkence tezgâhları kurdurdular. Hamile kadınları bu işkence tezgâhlarından geçirmeye başladılar. Pek çok kadın bu eziyetlerden sebep çocuklarını düşürüyorlardı. Bu yüzden bazı kadınlar, bu işkencelere maruz kalmayalım diye düşük yapmayı dahi tercih ediyorlardı. Bu işkence tezgahlarına rağmen yine de çocuğunu doğuran olursa, erkek olanları doğar doğmaz boğazlıyorlardı.
 

   Rivayet edilir ki: Firavun, Musa aleyhisselamı boğazlamak için, on iki bin tane erkek çocuk, doksan bin tane de yeni doğmuş bebek katlettirdi.
 

   Başka bir rivayete göre ise; Beni Israil'den öldürülen çocukların sayısı dokuz yüz doksan bine ulaşmıştır.
 

   Muhyi'd-din-i Arabî (Kuddise sirruhu), Fusûsu'l-Hikem'de zikrettiğine göre; Mevlâ Teâlâ Hazretleri öldürülen çocuklara vereceği kabiliyet ve kuvvetlerin tamamını, Musa aleyhisselama ihsan etti. Onun için Musa aleyhisselamın mucizeleri çok açık oldu.

Demek ki, Firavun her öldürdüğü yavruyla beraber aslında Musa aleyhisselamın gücüne güç katmış oluyordu. Hz. Musa diye öldürülen bütün bu çocukların ruhundaki yetenek ve kuvvet, zamanı geldiğinde Musa aleyhisselama verilecek ve Firavunun büyük ordusuna karşı, Musa Aleyhisselam ileride tek başına bir ordu olacaktı.
 

   O halde görüyoruz ki, şer gördüğümüz işlerde/zulümlerde bir hayır gizliymiş.

Rabbimiz celle celalühü Kur’an’da buyuruyor ki: “(Ey müminler! Kafirlerle) savaş, üzerinize (farz olarak) yazılmıştır. Oysa o sizin için istenmedik bir şeydir. Ama ola ki bir şeyi istemezseniz de, o sizin için bir hayırdır. Olur ki bir şeyi de severseniz, halbuki o sizin için bir şerdir. (Sizin için ne faydalı, neyinse zararlı olduğunu) Allah bilir; sizler ise bilemezsiniz!” (Bakara, 216)
 

Musa (Aleyhisselam) Doğuyor

   Firavun'un bebek katliamı devam ederken, israiloğullarının yaşlılarında da ölümler çoğalmaya başladı. Bunun üzerine Kıptîlerin ileri gelenleri Firavun'un huzuruna geldiler ve: "Beni Israil'in yaşlılarında ölüm çoğaldı, küçüklerini de sen kesiyorsun, korkarız ki bunların nesli tükenecek. Böyle giderse ileride zor ve meşakkatli işler hep bize kalacak" diye endişelerini dile getirdiler.

Firavun bu uyarıları dikkate aldı ve tekrar avenesiyle istişare edip yeni bir karar aldı. Bundan sonra "yeni doğan erkek çocuklarını bir sene öldürüp, diğer sene bırakılmasını" emretti. Elbette ki Firavun ve adamlarının bu zalimane baskıları, kendilerine göre almış oldukları bir takım tedbirler, Mevlâ Teâlâ’nın takdirinden hiçbir şey geri çeviremedi. Olacak oldu ve Musa aleyhisselam dünyaya geldi. Hem de çocukların kesildiği sene...
 

   Normal şartlarda insanın aklına, "Musa (Aleyhisselam) çocukların kesilmediği sene doğmuştur" diye gelir. Peki niçin öyle olsun ki (Hâşâ) Mevla Teâlâ Firavun’dan mı korkacak?..
 

   Mevla Teâlâ adeta meydan okuya okuya, göstere göstere iş yapıyor. Musa aleyhisselam çocukların kesim senesinde dünyaya teşrif ediyor ve Firavun’un sarayında, en büyük düşmanının himayesinde büyüyor.
 

   Akla, mantığa sorsan tıkanır kalır. Yani bu işler nasıl olacak, nasıl bitecek? Firavun çok güçlü, Musa (Aleyhisselam) ise bir bebek ve son derece aciz. Hal böyleyken şartlar nasıl olgunlaşacak? Musa (Aleyhisselam) nasıl büyüyecek, güçlenecek ve netice itibariyle Firavun gibi böylesine güçlü bir kafirin saltanatına nasıl son verecek?
 

   Bizler günlük olayların veya bir takım siyasi hadiselerin çözümünü düşünürken, hep sebepler planında boğulup kalıyoruz. Her şeyi hesaba katıyoruz ama maalesef Hz. Allah'ı hesaba katmıyoruz.
 

    Bir mümin olarak Allah-ü Teâlâ'yı ve Onun gücünü, kudretini, her şeye kadir olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.
 

   Musa Aleyhisselamın annesi erkek çocuklarının boğazlanmadığı sene Harun Aleyhisselama hamile kaldı ve O'nu emniyet içinde ve alenî olarak dünyaya getirdi. Daha sonraki sene ise, yani çocukların öldürülme senesinde de Musa aleyhisselama hamile kaldı ve O'nu dünyaya getirdi.
 

   Tabi annesi buna sevinemedi. Çünkü, Firavun'un oğlunu öldürmesinden endişe ediyordu. Zira Firavun'un bu işle görevi adamları her tarafı dolaşıyor ve hamile olanları gördükleri zaman, onun ismini kaydedip tespit ediyorlardı. Doğum zamanı geldiğinde de Kıptî kadınlardan oluşan ebeler geliyorlar, doğan çocuk kız ise onu bırakıyor, şayet erkekse özel görevli bebek katilleri tarafından, ellerinde keskin bıçaklarla acımasızca çocuğu katlediyorlardı.
 

   Annesi Musa aleyhisselama hamile kaldığı zaman, diğer kadınlarda olduğu gibi Kendisinde hamilelik alâmetleri ortaya çıkmamıştı, yani iç gebelik gibi bir durumu oldu. Ve bu işle görevli olan kadınlar geldiklerinde, Onun hamile olduğunu anlayamadılar. Ama yine de Musa aleyhisselamın annesi korku ve endişe içindeydi. Çünkü Firavun'un adamları sokaklarda devamlı gezip duruyorlardı. Kapının önünden geçerlerken şayet bebek ağlayacak olsa, hemen gelir ve boğazlarlardı.
 

   Mevlâ Teâlâ söyle buyuruyor: "Musa'nin annesine vahyettik ki: "onu emzir, kendisine zarar gelir diye endişelenince de onu denize [Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup tasalanma, çünkü biz onu tekrar sana geri vereceğiz ve onu Peygamberlerden biri yapacağız." (Kasas:7)
 

   Musa aleyhisselamın annesine yapılan bu vahiy, peygamberlik vahyi değildir. Bu mesele ona ilham veya rüya yoluyla bildirilmiştir.

Yine başka bir ayette Mevlâ Teâlâ söyle buyuruyor: “Musa’yı bir sandığa koy, sonra denize at ki, deniz onu sahile (kıyıya) atsın. Onu hem bana, hem ona düşman olan biri alsın:" (Tâhâ: 39)
 

   Musa aleyhisselamın annesi, üç ay kadar yavrusunu korku içinde emzirdi. Çünkü "acaba oğlumu yakalarlar mı, keserler mi?" endişesi taşıyordu. Ya birden eve girseler, aniden içeri dalsalar yavrusunu görürler ve acımadan katlederlerdi.

Musa aleyhisselam büyüdükçe güzelleşiyor, annesinin de her geçen gün ona karşı ünsiyeti artıyor, sevgisi çoğalıyordu. Tabi bu raddede evladını kaybetmeye kesinlikle tahammül edemezdi. Onunla ünsiyeti arttıkça, mis kokusuna alıştıkça korkuları daha da artı. "Ha geldiler, ha gelecekler" derken, bu tür endişelere daha fazla dayanacak gücü kalmadı. Ve Mevla Teâlâ'nın da ilham buyurduğu üzere, Onu Nil nehrine bırakmaya karar verdi. Zaten evi de Nil Nehri'nin hemen kıyısındaydı.
 

Kaynaklar: İbret Tabloları-Mustafa Özşimşekler



Vera Muhabbet Dergisi Logo