FIKIH - Seferilik Bahsi - 2

Sayı 5

KİŞİ DOĞUP BÜYÜDÜĞÜ MEMLEKETİNİ AİLESİYLE BERABER TERK EDİP, BAŞKA BİR BELDEYE YERLEŞECEK OLSA ESKİ MEMLEKETİNE ON BEŞ GÜNDEN AZ KALMAK ÜZERE GELDİĞİNDE SEFERİ SAYILIR MI?

Kişi başka bir şehre yerleşecek olsa köyünü, memleketini terk etmeye niyet etmedikçe orası vatan-ı asli olmaktan çıkmaz. Yani gün gelir buraya dönerim, burası memleketimizdir, yazları buraya geliyoruz, emekli olunca memleketime döneceğim gibi hala doğup büyüdüğü yeri vatan kabul eden, göç ettiği şehirde ticari veya başka bir amaçla duran kişiler memleketlerine velev ki ziyaret için döndüklerinde bile namazlarını tam yani mukim olarak kılmalıdırlar. Bir yerde eşi olan kişi, başka bir beldede oturmak üzere ikinci bir eş ile evlenecek olsa her iki belde de vatan-ı aslî olmuş olur. Bu şekilde vatan-ı aslînin birden çok olmasında âlimlerimiz arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. İhtilafa mevzu olan mesele ise şudur: Mesken ve tarlasını satmadan, hanımı ve çocuklarıyla birlikte göç ederek başka bir yeri vatan edinen kişinin, önceki vatanı hala asli vatan mıdır? Bazı âlimler, bu kişinin geriye bıraktığı gayrimenkulüne itibar etmemişler, bir yerin vatan olmasındaki aslî unsurun evlenmek olduğunu söylemişlerdir. Buna göre; “on beş günden daha az kalma niyetiyle önceki vatanlarına (memleketlerine) gittiklerinde namazlarını kısaltırlar” demişlerdir. Diğer bazıları ise bir yerin vatan-ı aslî olmasında evliliğin etkisiyle birlikte orada mesken edinmesinin de etkili olduğunu söylemişlerdir. Buna göre; on beş günden daha az kalma niyetiyle önceki vatanlarına (memleketlerine) gittiklerinde namazlarını tam kılarlar, demişlerdir. İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin) in el-Asi adlı eserinde ki “evini satıp ailesiyle birlikte göç ederse... ” ifadesi bu görüşü desteklemektedir. Esasen, gayrimenkule itibar edilip-edilmeyeceği hakkında vuku bulan ihtilaf, doğup büyüdüğü yerle ilgili değil sonradan evlenerek vatan edindiği yerle ilgili olmalıdır. Zira kişinin evlenmeksizin doğup büyüdüğü, meskeninin bulunduğu yerin asli vatan olduğunda kimsenin ihtilafı yoktur. Bu vatanın iptal olması için ön görülen şart sadece evlenip başka bir şehre yerleşmek olmamalıdır. Yani doğup büyüdüğü, arazisinin bulunduğu vatanını terk etmeye niyet etmedikçe asli vatanı olmaktan çıkmamalıdır. Terk etmeye niyet etmesi ise orada az da olsa yaşamaya veya günün birinde dönmeye niyetinin olmamasıdır. Burada şunu da ifade etmek isteriz ki; bu şekilde suâl eden kişiye memleketine dönmeye niyetin var mı diye sorduğumuzda, nereden bilebilirim, Allah bilir gibi cevap vermektedir. Evet, vakıada memleketine dönmesinin nasip olup olmayacağını Allah bilir. Ancak kişiye sorduğumuz suâl, vakıanın ne olacağı değildir. Bilakis niyetidir. Niyet ile vakıayı birbirine karıştırmamak gerekir. bir yerin vatan olması için orada yılın belli bir zamanı ikamet etme şartı yoktur. Şayet böyle bir şart olsaydı, 3-5-10 sene çalışıp memleketine dönmek için gideceği yer de vatan-i aslî’si olması icap ederdi. Hâlbuki bunu söyleyen olmamıştır. Bir yerin vatan-i aslî veya vatan-i ikâme olmasında en önemli faktör hiç kuşkusuz niyettir. Bu yüzden aslî vatanından göç eden kişinin geriye bıraktığı ev-bark, tarla emsali gayrimenkulün o yerin vatan-ı aslî olarak kalmasında veya kalmamasında etkisi niyete bağlıdır. Şayet kişi evini-barkını satmadığı halde terk ettiği bu diyara bir daha dönmeyeceği şeklinde bir niyet taşıyarak göç etmişse o yer onun aslî vatanı olmaktan çıkmıştır. Zira kişinin bir yerde mülkü olması orasının vatanı olma anlamını taşımaz. Mümkündür ki orada hiç yaşamayı kastetmediği halde arsayı yatırım amaçlı saklayıp daha sonra satmayı düşünebilir. Fakat evini-barkını, tarlasını satan kişiler genellikle bu şekilde terk ettikleri yere bir daha dönüp yaşamayı kastetmezler. Bu şekilde yaşadığı diyarı terk edenler günün birinde oraya ziyaret amaçlı gidecek olsalar orası onlar için aslî vatan olmayacaktır.  
Ӧzet olarak ; Ticari veya başka amaçla büyük şehirlere veya başka yerlere giden kişiler, orada evlensinler veya evlenmesinler memleketlerini terk etmeye niyet etmedikleri müddetçe, doğup büyüdükleri yerler onların aslî vatanlarıdır. Velev ki bir günlüğüne dahi oraya gidecek olsalar namazlarını tam kılmalıdırlar.

MEMURİYET GİBİ GÖREV İCABI SÜREKLİ YER DEĞİŞTİREN KİŞİLERİN VAZİFE YAPTIKLARI YER, ÜÇ TÜRLÜ VATANDAN HANGİ KISMA DÂHİL OLUR?

 Memuriyet emsali, sürekli gurbette kalmayı gerektiren meslek sahiplerinin 3-5 sene ikamet edecekleri yerler, doğup büyüdüğü yerleri yani aslî vatanlarını iptal etmezler. Bilakis memur, amirinin atamasıyla yurt değiştireceğinden vazife yaptığı yer, aslî vatanı değildir. Orada on beş gün veya fazla kalacaksa ikame vatanıdır.

EVİYLE İŞ YERİ ARASI, SEFERİ MESAFE OLAN KİŞİ İŞ YERİNDE MUKİM SAYILIR M I?

 Şayet kişinin evi ile yani ikamet ettiği yer ile çalıştığı işyeri arasında seferi mesafe olsa bu kimse işyerinde seferi sayılır. Her gün iş yerine gidip gelmesi onun adına seferi olma hükmünü kaldırmaz. Çünkü kişinin mukim sayılması, gecelediği yere itibarladır. Gündüz vaktini geçirdiği yere değil.

SEFERDE OLAN KİŞİ BULUNDUĞU YERDEN YARIN, ÖBÜR GÜN DÖNERİM DİYEREK ON BEŞ GÜNDEN FAZLA KALACAK OLSA MUKİM SAYILIR MI?

Seferde olan kişi bulunduğu yerden yarın çıkarım veya yarından sonra çıkarım diyerek senelerce kalsa bile mukim olmaz. Bu görüş âlimlerin genelinin de görüşüdür. Ebu Davut ve Beyhakınin rivayet etmiş oldukları bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Cabir b. Abdullah’tan rivaye edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tebuk’te yirmi gün kaldığı halde namazlarmı kısalttı (seferi olarak kıldı). İbrahim el-Halebi (Ö.956), Ğunyetu’l-Mütem ellî/Haleb-î Kebîr adlı kitabında, el-Fetâvâ’l-Ğıyasiye isimli eserden şunları nakleder:Seferde olan kişi, maksadı ne zaman hâsıl olursa çıkma niyetiyle bir şehre girecek olsa, orada senelerce kalsa bile mukim olmaz. Ancak bu kişi işinin on beş günden az bir zamanda bitmeyeceğini bilmesi durumunda her ne kadar ikamete niyet etmese de mukim sayılır.

ON BEŞ GÜN KALMAYA NİYETLİ OLDUĞU BİR YERDE, ÜÇ GÜN KALDIKTAN SONRA NİYETİNİ DEĞİŞTİRİP ERTESİ GÜN MEMLEKETİNE DÖNMEYİ KASTEDEN KİŞİ, BUNDAN SONRAKİ NAMAZLARINI NASIL KILMALIDIR?

 On beş gün veya daha fazla kalmaya niyet edilen yer vatan-ı ikamedir. Vatanı ikame, vatani asli ve bir de sefere çıkmakla batıl olur. Sefere bil fiil çıkmaksızın, sefere çıkmaya niyet etmek, vatan-ı ikameyi bozmaz. Tıpkı kullanmak için almış olduğu bir malı satmaya/ticarete niyet edecek olsa o malı satmadıkça ondan zekât vermesinin gerekmediği gibi." Sefer bir fiildir, terk değildir. Bunun için mücerret niyet ile seferi olmak gerçekleşmez. Bilakis o niyeti, icraata dökmek gerekir. Buharı ve Müslim in rivayet etmiş olduğu bir hadîs-i şerifte şöyle buyruluyor:
Rivayete göre Enes b. Malik (Allah ondan razı olsun) şöyle buyuruyor: “Peygamber Efendimiz (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)’le beraber Medine’de öğle namazını dört rekât, İkindi namazını ise Zulhuleyfe’de iki rekât olarak kıldım.” İbrahim el-Halebî (Ö.956), Ğunyetu’l-Mütem ellî/Haleb-i Kebir adlı eserinde bu hadîs-i şerifi naklettikten sonra şunları söylemiştir; Bu hadîs-i şeriften de anlaşıldığı üzere kişi mücerret niyet ile yolcu olmaz. Şayet niyet ile yolcu olunsaydı Hazreti Enes b. Malik (Allah ondan razı olsun) Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) ile beraber öğle namazını Medine’de iki rekât kılardı.

ON BEŞ GÜNDEN AZ KALMA NİYETİYLE YAZLIĞINA GİDEN KİMSE NAMAZLARINI NASIL KILMALIDIR?

İbn Nuceym (Ö.970), el-Bahru’r-Râik adlı eserinde şöyle der: Yazlık ve kışlık evi olan kişi her iki yerde mukimdir. Yani namazlarını tam kılacaktır.

SEFERi OLAN KİŞİNİN SEFERİ OLMA HÜKMÜ NE ZAMAN NİHAYETE ERER?

Yolcunun seferi olma hükmü, vatanına girmedikçe veya vatanının haricinde ki bir köy veya şehirde on beş gün kalmaya niyet etmedikçe nihayete ermez. Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere yolcu, ikamete niyet etmese bile vatanına girmesiyle mukim olur. Ancak vatanının haricindeki bir yere girer ise mücerret girmesiyle değil, on beş gün veya daha fazla kalmaya niyet etmesiyle mukim olur. Yani vatanına girdiğinde mukim olması için niyet gerekli değilse de vatanının haricindeki bir köy veya şehre girme durumunda mukim sayılması için niyet gereklidir. Yolcu, iki beldede toplam on beş gün kalmaya niyet etmesiyle mukim olmaz. Ancak on beş günün tamamında bunlardan birinde gecelemeye niyet edecek olursa mukim olur. Zira geride de ifade ettiğimiz gibi itibar gecelediği mekânadır. Suâlin cevabına gelince; misafir kişi, mukim olan imama uyduktan sonra namazı fasit olacak olsa müsafir bu namazı iki rekât olarak kılar. Zira her ne kadar mukim olan imama uymuş olsa da bu uyması geçersiz sayılacağından namazı dört rekâta intikal  etmeyecektir.


Vera Muhabbet Dergisi Logo