SİYER - Hz. Muhammed (sav)'in nesebi ve doğumu

SİYER - Hz. Muhammed (sav)'in nesebi ve doğumu

Kâinatta en büyük hadise hiç şüphe yok ki, Efendimizin (sav) dünyaya teşrifleri hadisesidir. Çünkü, hilkat ağacının çekirdeği odur. Kâdir-i Zülcelâl, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da insan da olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacaktı.

Alemlere rahmet olarak gönderilen (sav) Efendimiz Kureyş kabilesinden ve asil ailesinden gelmiştir. Muhterem babasının adı ‘Abdullah”, dedesinin adı “Abdulmuttalib’ annesinin adı da “Amine” dir.

Hem baba hem de ana tarafından mübarek nesebleri şöyledir: Hazreti Muhammed (sav- ibni Abdillah b. Abdulmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusay, Hakim (Kilab), Mürre, Keab, Lüey, Galib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Mead, Adnan. Adnan da İsmail (a.s)’in oğlu “Kiyzar’ın neslindendir. Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin çocukları bir çok kabilelere ayrılmış, Malik’in oğlu Fihr’in çocuklarından da Kureyş kabilesi oluşmuştur.

Resulu Ekrem (sav) Efendimiz’in annesi tarafından yüksek nesebleri de şu şekildedir: Hz. Muhammed (sav) b. Amine, Binti Vehb, b Abdi Menaf, b. Zühre, b. Hakîm (Kilab)..

Demek ki Peygamber (sav) Efendimiz’in babası tarafından mübarek nesebiyle anası tarafından neseb-i şerifleri Mürre oğlu Hâkim’de birleşiyor.

Peygamber Efendimiz (sav)’in dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdulmuttalib, Ka’be-i Muazzaman’nın idaresiciydi. Ebu Talib, Ebu Leheb, Haris, Zübeyr, Hamza, Abbas, Abdullah ve başka isimlerde on üç oğlu var idi. Fakat bunlardan en fazla Abdullah’ı severdi. Çünkü onda başka bir güzellik, başka bir nuraniyet vardi. Abdulmuttalib, bu sevgili oğluna Zuhreoğulları reisi Vehb’in kızı olup Kureyş kızları içinde her yönüyle seçkin bulunan Hz. Amine’yi nikâhla aldı. İşte bu iki kıymetli insanın evlenmesinden de Peygamberi Zişan (sav) Efendimiz dunyayı şereflendirdi.

Abdullah, Peygamber (sav) Efendimizin doğmalarından iki ay evvel bir ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere’ye gidip, orada hastalanıp vefat etti ki, daha yirmi beş yaşında bulunuyordu. Bunun için Fahr-i Alem (sav)  Efendimiz yetim kalmıştı.

Hz Muhammed (sav) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rabiulevvel (20 Nisan) Pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğullari Mahallesi’nde babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıklari “Fil Vak’ası” Peygamberimiz (sav)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.

Abdulmuttalib, torunun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:

“Muhammed adını verdim, Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O’nu hayrla yâdetsinler…” cevabını verdi. Annesi’de “Ahmed” dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk’ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir.)

Efendimiz (sav)’in dünyaya teşrifleri esnasında bir takım olağanüstü olaylar meydana gelmiştir. O gece İran Kisrâsı (Hukumdarı)’nın Medâyin şehrindeki sarayının 14 sütûnu yıkılmış, mecusilerin İran’da İstahrabah şehrinde bin yıldan beri yanmakta olan “ateşgede’leri sönmüş, Save (Taberiyye) gölü yere batmış bin yıldan beri kurumuş olan Semâve vadisinde sular taşmış, mecusilerin büyük bilgini Mûdibân korkunç bir rüya görmüş, Kâbe’deki putların yüz üstü devrildikleri görülmüştü. Gerçekten O’nun doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son bulmuştur.

Rabbim bizleri Efendimiz (sav)’in nurlu yolundan ayırmasın. Ahlakı ile ahlaklanabilmeyi ihsan eylesin. Mahşerde kendisi ile (sav) beraber haşreylesin. Amin!                                              

Kaynak: dini bilgiler
 


Vera Muhabbet Dergisi Logo